Eşlerin fiilen ayrı yaşıyor olmaları da tek başına mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi için yeterli değildir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2010 Mal Ayrılığı Kararı: Detaylı Hukuki Analizi ve Yorumu

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/1733 E. , 2010/4713 K.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal tesbiti ve mal ayrılığı

… ile … aralarındaki mal tesbiti ve mal ayrılığı davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 09.03.2006 gün ve 306/229 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, vekil edeni ile davalı arasında görülen boşanma davasının redle sonuçlandığını, tarafların 01.05.2002 tarihinden sonra ayrı yaşadıklarını, davalının vekil edeninin müşterek konutu kullanmasına engel olduğunu ve üç yıldır mallar üzerinde kendisinin tasarrufta bulunduğunu açıklayarak taraflar arasındaki mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının açtığı boşanma davasının reddedildiğini, esasen vekil edenini hamile iken davacının terk ettiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasında görülen boşanma davasının redle sonuçlandığı, davalının davacıyı Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet ettiği, tarafların fiilen ayrı yaşadıkları, mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesinin tarafların menfaatine olduğu kanaati ile davanın kabulüne, dava tarihinden geçerli olmak üzere taraflar arasındaki mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; TMK.nun 206. maddesi gereğince açılmış taraflar arasındaki yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin mal ayrılığı rejimine dönüştürülmesi isteğine ilişkindir. Taraflar arasında görülen ve redle sonuçlanan boşanma davasında da davacı durumunda bulunan davacı, temyiz incelemesine konu olan davada, mahkeme kararıyla mal ayrılığı rejimine geçilmesini istemiş ise de, diğer eşin mal varlığının borca batık olması, ortaklıktaki payının haczedilmiş olması ve benzeri sebeplerden biriyle ortaklığın menfaatini tehlikeye düşürdüğünü kanıtlayamamıştır. Diğer yandan haklı bir sebep varsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verebilir. (TMK. m.206/1) Kanun, haklı sebebin varlığının kabul edileceği halleri 206. maddenin 2. fıkrasında göstermiştir. Bu maddede gösterilen haller somut olayda mevcut olmadığı gibi, şimdiki mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesini haklı kılacak bir sebep de ortaya konulamamıştır. Eşlerin fiilen ayrı yaşıyor olmaları da tek başına mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi için yeterli değildir. O halde, mahkemece isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 12,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 11.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu makale, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin önemli bir mal ayrılığı kararını incelemektedir. Karar, özellikle mal ayrılığına geçiş süreçleri ve bunun hukuki yansımaları açısından dikkate değerdir. Şimdilik kısaca bu konuya değinmekle beraber ilerleyen süreçte sitemizde bu konuyu ayrıntılandıracağız.

Davanın Özeti:

    • Davanın Konusu: Mahkeme, bir boşanma davasının ardından, tarafların mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesi talebini ele almıştır.
    • Tarafların İddiaları: Davacı, ayrı yaşama ve ortak konutun kullanımı üzerine sorunlar yaşandığını belirtirken, davalı ise boşanma talebinin reddedildiğini ve davacının kendisini hamile iken terk ettiğini ileri sürmüştür.

Mahkeme Kararı ve Gerekçeleri:

      • İlk Derece Mahkemesinin Kararı: İlk derece mahkemesi, tarafların ayrı yaşamalarını ve mal ayrılığı rejimine geçişin tarafların menfaatine olacağını değerlendirerek davayı kabul etmiştir.
      • Yargıtay’ın Değerlendirmesi: Yargıtay, mal rejiminin değişimine ilişkin olarak, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerine atıfta bulunarak, eşlerin ayrı yaşamasının yeterli bir sebep olmadığını ve mahkemenin kararını bozmuştur.