Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2023/6835 2024/3281 Karar tarihi: 25-04-2024
MAHKEMESİ :İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI :2020/1664 Esas, 2023/1559 Karar
HÜKÜM :Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ :İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI :2018/630 E., 2019/1223 K.
Taraflar arasındaki yabancı hakem kararının tenfizi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin yasal halefi ile davalılar arasında 26.12.2011 tarihinde imzalanan vekalet anlaşmasında tahkim şartı bulunan hüküm uyarınca açtığı davanın İsviçre Odaları Tahkim Kurumu tarafından kabul edilerek tahkim yargılaması sonucunda davalıların tazminat ödemekle yükümlü tutulduklarını ancak bu ödemenin yapılmadığını, İsviçre Odaları Tahkim Kurumu’nun uyuşmazlığa ilişkin 14.10.2014 tarihli kesin kararına karşı tarafların kanun yoluna başvurmadığını, İsviçre Federal Mahkeme Şansölyeliği’nin 19.02.2015 tarihli tasdiknamesi ile söz konusu hakem kararına karşı taraflarca yapılmış bir itirazın bulunmadığının teyit edildiğini, kararın kesinleştiğini ve taraflar arasında bağlayıcı olduğunu, yabancı hakem kararlarının Türkiye’de tenfızinde uygulanmasında Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfızi ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesi’nin uygulanması gerektiğini, Türkiye’nin de usulüne uygun olarak onaylayıp yürürlüğe koyduğu uluslararası anlaşma koşullarının sağlandığını ileri sürerek İsviçre Odaları Tahkim Kurumu’nun 14.10.2014 tarihli hakem kararının 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun (5718 sayılı Kanun) ve New York Sözleşmesi uyarınca tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davaya konu 14.10.2014 tarihli hakem kararının New York Konvansiyonu uyarınca Türkiye’de tenfız edilebilecek hakem kararlarında bulunması gereken şartları taşımadığını, müvekkilleri ile davacı arasında 26.12.2011 tarihinde adı vekalet sözleşmesi olan ama hukuki olarak komisyon sözleşmesi özelliklerini taşıyan bir anlaşmanın imzalandığını, taraflar arasındaki davaya konu uyuşmazlığın tahkimde çözülmesini sağlayacak bir tahkim anlaşmasının bulunmadığını, davaya konu olayın tahkim anlaşmasının kapsamına girmeyen bir uyuşmazlığa ilişkin olduğunu, tahkim anlaşmasının kapsamını aşan konular hakkında hükümler taşıması sebebiyle hakemin tenfızi reddetmesi gerektiğini, tahkim davasına bakan tek hakemin, vekalet anlaşması ve dolayısıyla tahkim şartı olduğu nedeni ile anlaşma kapsamında yer almayan bir hizmet için davacı tarafından bulunan ödeme talebine ilişkin bir uyuşmazlığı yorumlaması neticesinde bu uyuşmazlıkla ilgili olarak sözleşmedeki tahkim şartının kendisine verdiği yetkiyi aşacak şekilde karar verdiğini, tahkim yargılaması sürecinde ve tek hakemin atanmasında hukuka aykırılıkların mevcut olduğunu, atanan hakemin davacı vekilleri ile yakın kültür ve milliyete tabi olmasının hakemin tarafsızlığını etkilediğini, hakem seçiminin taraflar arasındaki dengenin gözetilerek ve hukuka uygun olarak yapılmaması sebebiyle kararın tenfız edilmemesi gerektiğini, tahkim yargılaması sırasında yetki ve esasa ilişkin incelemenin aynı anda yapılmasına karar verilmesinin savunma hakkının sınırlandırılmasına sebebiyet verdiğini, bu beraber değerlendirme işleminin usule aykırılık teşkil ettiğini, karar veren hakemin taraflar arasında akdedilen sözleşmedeki tahkim şartını kamu düzenine aykırı olacak derecede geniş yorumladığını, tayin edilen tek hakemin tarafsızlık ve bağımsızlığına ilişkin itirazları doğrularcasına müvekkili şirketlerin adil yargılama haklarını ihlal edecek şekilde bir yargılama yürüttüğü ve sonunda hep davacı lehine tek taraflı tercihlerini yansıttığı bir karar vermiş olduğunu, tahkim süresinin 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda (4686 sayılı Kanun) hakem kararlarının iptalini gerektiren sebeplerden biri olarak düzenlenen bir yıllık sürenin aşıldığı ve bu tüm bu hususların kamu düzenine aykırılık teşkil edeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda hakemin İsviçre Hukukuna göre yetki sınırlarını belirlerken ihtilafın aslına ilişkin inceleme yapılması gerektiği gerekçesiyle yetki itirazını esas ile birlikte görmeye ara karar ile karar vererek esas ile birlikte bu hususta karar verilmiş olup hakem kararı incelendiğinde uyuşmazlığın özelliklerine göre yetki itirazının esas ile birlikte görülmesinin gerektiği buna göre davalı tarafın savunma hakkının kısıtlandığı itirazının yerinde olmadığı, İsviçre Hukukuna göre tahkim lehine yorum ilkesi söz konusu olacağından aksi belirtilmemişse taraflar arasındaki uyuşmazlıkların tahkim kapsamında kaldığı, bu nedenle davalı tarafın ve bilirkişi raporunun tahkim yetkisine ilişkin savunma ve görüşlerine itibar edilmediği, öte yandan tahkim kararında kamu düzenine aykırı başkaca bir husus bulunmadığından İsviçre Hukukuna göre benimsenmiş genişletici yorum ile söz konusu uyuşmazlığın tahkim yargılaması içerisinde kaldığı sonucuna ulaşılmakla tenfizin yasal şartları oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile İsviçre Odaları Tahkim Kurulu’nun 14.10.2014 günlü, 600337-2013 sayılı dosyasında verilen hakem kararın tenfizine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kabulünün aksine New York Konvansiyonu’nunda belirlenen şartlar sağlanmadan tenfiz kararı verildiğini, yargılama aşamasında belirtildiği üzere uyuşmazlığın tahkim dışında kaldığını, hakemin atanması sürecinde tarafsız ve bağımsız bir yargı organının oluşumuna dikkat edilmediğini, yargılama sırasında da müvekkilinin adil yargılama hakkının ihlal edildiğini, kararın kamu düzenine aykırı olduğunu, taraflar arasında 26.12.2012 tarihinde düzenlenen vekalet anlaşması adındaki komisyon sözleşmesi kapsamında müvekkillerinin finansal kaynak ihtiyacı için sözleşmede öngörülen hedef şirketlere ortak yada alıcı bulunması konusunda davacının hizmet vermeyi üstlendiğini, ancak davacının komisyon talebinde bulunduğu hisse devri anlaşmasının bu kapsamda bulunmadığını, anlaşma sonrası davalı …Ş.’ye ait hisselerin STFA şirketine satıldığını, devir görüşmelerinin anlaşmadan önce başladığını, STFA’nın sözleşme kapsamında davacı tarafından bulunan potansiyel bir müşteri olmadığını, müvekkilinin çabasıyla görüşmelerin başladığını, buna rağmen bu anlaşma kapsamında hizmet verildiği iddiasıyla komisyon ücreti için tahkim davası açıldığını, tek hakemin anlaşmanın kapsamı ve dolayısıyla hakemin yetkisi bakımından yaptığı değerlendirmenin hatalı olduğunu, mahkemece bu hususların esasa girme yasağı kapsamında olduğu belirtilmesine rağmen bu hususun New York Konvansiyonuna göre incelenebilecek hususlardan olduğunu, bu nedenle tenfiz hakimliğinin tahkim anlaşmasının kapsamının ve hakemin yetkisini aşıp aşmadığını tespit yetkisi bulunup bulunmadığını değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemece İsviçre hukukunun uygulandığı tespit edildikten sonra gerekçesiz bir şekilde İsviçre hukukunda tahkim lehine yorum ilkesi gereği aksi kararlaştırılmadıkça uyuşmazlığın tahkim kapsamında olduğu kabul edilerek gerekçesiz bir şekilde davanın kabulüne karar verildiğini, davalı ve bilirkişi raporundaki görüşlere itibar edilmemesinin gerekçesinin açıklanmadığını, tahkim anlaşmasının kapsamı bakımından yapılan değerlendirmenin gerekçesiz olduğunu, oysa hizmetin anlaşma kapsamına girmediğini, Enerji Yatırım Holding ile davacı arasında sözleşme yapılmadığını, anlaşmanın yorum gerektirmeyecek kadar açık olduğunu, anlamı net olan bir tahkim şartının genişletici şekilde yorumlanamayacağını, tahkim lehine yorumun açık sözleşme hükümlerinin bertaraf edilmesi olmadığını, tahkim anlaşmasının kapsamının açıkça belirlendiği hallerde tahkim lehine yorum yapılamayacağını, tahkim şartının sadece bu sözleşmede uyuşmazlıkları kapsadığını, sözleşme müzakereleri sırasında kullanılan taslağın bilinçli olarak değiştirildiğini, kararın tenfiz edilmemesine ilişkin esas itirazın mahkemece gerekçelendirilmesi gerekirken gerekçesiz şekilde talebin reddedildiğini, diğer yandan hakem atamasının da usulüne uygun yapılmadığını, hakem atanmasında hakemin hüviyetine ve yerleşim yerine önem verilmesi gerekirken buna dikkat edilmeksizin hakem ataması yapmasının ve yargılamanın bu şekilde yapılmasının tenfiz engeli olduğunu, bu iki şartın birlikte gerçekleşmesi nedeniyle kararın kamu düzenine aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yabancı hakem kararlarının tenfiz şartlarında sürenin tenfiz engelleri arasında bulunmadığı ve tahkim süresinin taraflarca seçilen hukuka göre belirlenmesi gerektiğinden davalılar vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediği, uluslararası hukuk konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişiden alınan raporda İsviçre hukuku esas alınarak uyuşmazlığın tahkim sözleşmesi kapsamında olduğu yönünde kanaat bildirildiği, bağlı şirket konusunda tahkim yargılaması sonrası yapılan tenfiz yargılamasında uygulanan maddi hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığını denetleyecek şekilde yeniden bir yargılama yapılması söz konusu olmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesinin, uyuşmazlığın tahkime elverişli olduğu ve tahkim sözleşmesi kapsamında kaldığına ilişkin karar ve gerekçesi yerinde olduğu ve bu yönde kararda yeterli gerekçe bulunduğu, hakem kararından seçilen hakeme ilişkin itirazların tahkim yargılaması sırasında ileri sürülmediği ve bu iddiaların ilk kez tenfiz yargılamasında ileri sürüldüğünün anlaşıldığı, ancak Almanya ile Avusturya’nın farklı ülkeler olduğu, hakemin taraflar arasında eşitlik ilkesine aykırı davrandığına ya da davalının hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiğine ilişkin somut bir neden ileri sürülmediği, ileri sürülen nedenler hakem kararlarının iptali nedenleri olup tenfizi istenen karara karşı kararın verildiği ülkede bir iptal davası açılmadığı, bu hususların hakem atanması ve yargılaması sırasında ileri sürülmeyerek tenfize itiraz nedeni olarak ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu sonucuna varıldığı, hakem kararlarının tenfizi davalarında nispi harç alınacağına dair bir düzenleme bulunmadığından, maktu haç alınması gerekirken mahkemece nispi harç ile davacı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı bulunduğu ve bu hususun resen dikkate alınması gereken hususlardan olduğundan kararın düzeltilmesine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davalılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, ilk derece mahkemesi kararının harç ve vekalet ücreti yönünden re’sen düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine, davanın kabulü ile İsviçre Odaları Tahkim Kurulunun 14.10.2014 günlü 600337-2013 sayılı dosyasında verilen kararın tenfizine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebepleriyle temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yabancı hakem kararının tenfizi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370, 371 ve 408 inci maddeleri.
2.5718 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi ile 62 nci maddesi.
3.4686 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.